2 Şubat 2011 Çarşamba

Keloğlan Bir Destan, bu satırların yazarının otuz yıl önce yayımladığı bir tasarımdır. Bir hayal perdesidir; Keloğlan’ın çocukluğu ilk bölüm, 2

'Anam açtı elini havaya.. ya da.. yabana.. Ağa'ya...

'Ardında on bebe, on ekmek düşmanı,

'Sızlandı dayandı Ağa'nın kapısına.'

Değerli İzleyici,

Masal, anlatı sanatının belkemiğini oluşturur.

Bu söz ve ses uyumlu öyküleme bugün nerede?

Bakın nereden nereye geldik!

'Bir varmış, bir yokmuş, deve tellal iken, horoz berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken,'

Bu tür öngiriş parçasıyla başlayan masallar, Anadolu’da sürüyor olsa gerek bugün yine.

Fakat… Fakat! Teknolojinin yarattığı farklı bir dünyada, masallar da değişti. Şöyle ki üstteki tekerlemeli girişin yerini şunlar aldı bir açıdan:

‘Elektriksiz, düğmesiz, camsız televizyonu kurduk eve, evi verdik yele. Yel tekerlendi daha bulunamamış telefon telinden geçti oldu deve.’

Keloğlan Bir Destan, bu satırların yazarının otuz yıl önce yayımladığı bir tasarımdır.

Bir hayal perdesidir, demiştim. Keloğlan'ın çocukluğu bugün ikinci bölümü ile bu hayal perdesinde iletişim ivmesine uyumlu sürüyor… sürecek...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, 2 Şubat 2011, Stockholm












'Anam açtı elini havaya.. ya da.. yabana.. Ağa'ya... Ardında on bebe, on ekmek düşmanı, sızlandı dayandı Ağa'nın kapısına. Bakın hele, neler neler söyledi, Ağa'ya yaranacak anam, aklı sıra.

Ah Ağa'm devletli Ağa'm
Adı ünlü kıldan ince
Sözü kılıçtan keskince
Toprağı bereketli Ağa'm!

Aha benim babasız bebeler
Beşi kız beşi de oğlan
Vardık kapına ey yüce ağa
Babaları dönmedi savaştan
Bunlara bir iş düşer tarlada
Eti senin kemiği benim, emanet
İşte burada ciğerim bücür oğlan.



Ağa'nın hiddetine mi dayanayım? Yoksa Suludana’nın keyfine mi kanayım? Bilemedim gitti... Ağa, bir baktı benim yüzüme, bin baktı oğlu Suludana’nın yüzüne. Adımı ünledi oracıkta:

Bre kadın, bre kadın
Senin kırkı geçti ayıbın.
Aç canınla cıbıl donunla
Ne demeğe gerek doğurdun
Bunca ekmek düşmanını, bre kadın.

Bre kadın, bre kadın
Bunun adı Keloğlan, bu bir
Aklıma geldi bir fikir
Girsin benim oğlanın emrine
Ayıklasın üç çuval pirincin taşını
Yemeden, içmeden üç gün içinde.

Saldım ötekilerini de tarlaya.
Varın gidin hepiniz, haydi.. bakalım.
Ayıklayın tarlanın taşlarını.
Ne sürtüyorsun daha burada!
Bre kadın, bre kadın, haydi.. bakalım...

İşte böylece iş buldum Ağa’nın kapısında. Ya anam! Anam kul köle oldu Ağa’ya, yedi büklüm, yedi temennah çekti. Az kalsın sevincinden başlayacaktı uçmaya. Sevincinden başladı ağlamaya...

*Keloğlan Bir Destan, Tekin Sonmez, Yansıma Yayınları Gençler Dizisi, Temmuz 1981, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder